Salı, Şubat 21, 2012

Uzmanı Hakkında


    





       İsmail Günay PAKSOY
       Sanat Tarihçisi, B.A.   İÜEF 1980/12794
       İslami Nümismat, Osmanlıca Epigrafı






      1958 İstanbul doğumludur. 1979-1980 eğitim dönemi Şubat sömetresinde İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk ve İslam Sanatları Bölümü’nü Estetik ve Avrupa Sanatı, Bizans Sanatı Tarihi dersleri ile Eski Önasya Kültürleri ve Kütüphanecilik Sertifikaları da alarak tamamlamıştır. Bitirme Tezi "İstanbul Ricâl Türbeleri" dir (Basılmamıştır, 1979). 1980 Ağustos’unda T.C. Kültür Bakanlığı İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nde İslam Sikkeleri Konservatörü (Asistan) olarak göreve başlayıp, 1996 yılında Hisarlar Müzesi Müdürlüğü’ne Müdür kadrosuyla atanmıştır. 2005 yılında kendi isteğiyle emekli olmuştur. 2006-2009 yılları arasında T.C. Ulaştırma Bakanlığı’nın Marmaray Projesi'nde Japon TAİSEİ  firmasının Yenikapı ve Sirkeci Şantiyelerinde İslam-Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti dönemleri Kazı Danışmanlığını yapmıştır. Halûk Perk Özel Müzesi'nde Ekim 2009 yılından 28 Mart 2013 tarihine kadar İslam Epigrafisi Danışmanı olarak hizmet vermiştir. İstanbul Adalet Komisyonu Başkanlığı'nda resmi ve MLA-Medikal Akademi Arkeoloji kuruluşunda hususi bilirkişidir. "Yenikapı Transfer Noktası ve Arkeopark Alanı Uluslararası Mimari Avan Projesi" yarışmasını kazanan dokuz çalışma gurubundan MVRDV / Winy Maas + ABOUTBLANK ortaklığının Sanat Tarihi Danışmanlığı'nı da yapmıştır. Editörlüğünü Prof.Dr. Oğuz Tekin'in yaptığı "Corpus Ponderum Antiquorum et Islamicorum" (Antik ve İslami Ağırlıklar Korpus'u) projesinde de  İslam Epigrafisi danışmanıdır.   
     2015'den beri Yıldız Teknik Üniversitesi'nde OSMANLICA I ve OSMANLICA II dersleri vermektedir.
     Ulusal ve uluslararası bazı sempozyumlarda hakemli  basılmış üç tebliği, çeşitli bilimsel ya da popüler yedi makalesi ile danışmanlığını yaptığı / müşterek sekiz kitabı yayımlanmıştır:




“Osmanlılarda Darp Tekniğinin Gelişmesi”, I.Uluslararası Türk-İslâm ve Teknoloji Tarihi Kongresi, 14-18 Eylül 1981 [İstanbul], Bildiriler. c.III,  İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi, 1981.

 Anadolu'da Çağlarboyu Sikke. 1983 Avrupa Konseyi Sergisi (N.Olcay, T.Gökyıldırım, A.Müller-Hennig ile birlikte Türkçe-İngilizce). T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. İstanbul 1983. 26 s.

“Bulgaristan'daki Türk Darphaneleri ve Türk Madalyaları“,  Rodoplar ve Uzantıları. Sayı:3, İstanbul 1986. s.3-18.

“Londra’yı Fetheden Kültür”, Sanat Dünyamız, 1989, Sayı: 37, s. 31.

“Karamanoğulları Beyi İbrahim b. Mehmed'e ait bir Gümüş Sikke Üzerine Düşünceler”, Türk Nümismatik Derneği Yayınları Bülten 20, İstanbul 1990,

“Karamanoğulları Beyi Pir Ahmed'in 869 tarihli Gümüş Konya Sikkesi”, Türk Nümismatik Derneği Yayınları Bülten 31, İstanbul 1992, s.21-25.

“Bazı Belgeler Işığında Osmanlı Devleti'nin Kültür Mirası Politikası Üzerine Düşünceler”, Osman Hamdi Bey ve Dönemi.  Tarih Vakfı.  İstanbul 1993, s. 202-209.

“İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik Binasında Uygulanan Tuğra Restorasyonu Üzerine Görüşler”, Türk Nümismatik Derneği Yayınları Bülten 33-34, İstanbul 1996. s.28-48.

 "Cevherden Geçerakçeye Yazıtlı Metaller”, Antik Dekor, sayı:55 (1999). İstanbul 1999, s.142-143.

 700. Kuruluş Yıldönümünde İstanbul’daki Osmanlı Mimari Eserleri. [Kurul] İstanbul Valiliği. İstanbul 2000. 404 s.

Altının İktidarı İktidarın Altınları –Yapı Kredi Altın Sikke Koleksiyonu. [Ed.:Oğuz Tekin,  İslami Sikkeler Danışmanı: İsmail Günay Paksoy]. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları. İstanbul 2004. 416 s.

Pierre Willemart Sikke Koleksiyonu. [Ed.:O.Tekin;  İslami Sikkelerin teşhis ve tanımları: İ.G.Paksoy]. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yayını 3. İstanbul 2009. s.57-72.

Osmanlı Tılsım Mühürleri – Halûk Perk Kolleksiyonu. [Epigrafik Danışman: İsmail Günay PAKSOY]. İstanbul 2010. 148 s.

Duanın Sudaki Gizemi Şifa Tasları – Halûk Perk Kolleksiyonu. [Halûk Perk ile birlikte]. İstanbul 2011. 160 s.

     İstanbul Üniversitesi Edebiyat FakültesiPrehistorya ve Anabilim Dalı Sikke, Sence ve Ağırlık Koleksiyonu. Oğuz Tekin-Aliye Erol Özdizbay. İstanbul 2011, 86 s., 12 pl. (s.28-33- İslami sikkelerin tanımları İ.G.Paksoy tarafından yapılmıştır: )

 Bolu ve Atatürk'ün Bolu'ya Gelişi. Hazırlayan: H.Perk. Bolu Araştırmaları Merkezi. Bolu 2011, 124 s. (77-124ncü sayfalardaki metnin çevirisi s.11-54 Şeyhmuz Dirim ve İ.G.Paksoy).

"Anadolu'da Altın ve Gümüşe Vurulan Osmanlı Damgası" , Anadolu'da Paranın Tarihi. (Yayın Danışmanı: Halil İnalcık - Editör: Bülent Arı). Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Yayını. Ankara 2011, s.162-205.

İstanbul'un 100 Gazetesi. (Halûk Perk ile birlikte). İstanbul 2012, 146 s. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul'un Yüzleri Serisi no.61.

     Eğitim Tarihimizde Diplomalar (1840-1950)(İsmail Günay Paksoy-Halûk Perk). (Dağhan Olcay Perk Kolleksiyonu), .Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları. İstanbul 2012. 400 s.

"Osman Gazi'nin şimdiye Kadar Yayınlanmış Tek Gümüş Sikkesi Üzerine Düşünceler" [Remarks on the Only Silver Coins of Osman Ghazi Published to Date] Birinci Uluslararası Anadolu Para Tarihi ve Numismatik Kongresi. Antalya, 25-28 Şubat 2013. Vehbi Koç Vakfı, Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü. 

    "İBB İslâmî Sikkeler Koleksiyonu" (Yayına Hazırlanmaktadır) 





Katkıda Bulunulan Yayınlardan Bazıları: 









Cuma, Şubat 17, 2012

Vizyon-Misyon






Bu site Osmanlıca çeviri alanında var olan bir ihtiyaca cevap vermek üzere oluşturulmuş olup, Osmanlıca ve arşiv alanında 1979 dan beri konusunda tanınan bir uzman tarafından yayımlanmaktadır. Bu sitede çeviri ve transkripsiyon işlemlerinizi gerçekleştirebileceğiniz gibi, aynı zamanda da Osmanlıca ve konularında merak ettiğiniz eser, emtia, malzeme, efemera gibi şeylerle ilgili bilgiler bulacaksınız. Bu site Osmanlıca yazıların çevirisinde yardımcı olunmak amacıyla hizmet vermektedir.

This site is an Ottoman translation in the field have been created to respond to needs, and since 1979 in the field of Ottoman and archived issues are published by a recognized expert. This site you can perform transactions such as translation and transcription, but also the Ottoman and topics you're interested in work, commodities, materials, you will find information about things like efemera. This site helps in the translation of the Ottoman writing serves the purpose be.


"Aferin" Belgesi. 1900 lerin başı. Seyyid Münir Efendi'ye Fransızca dersindeki başarısından verilmiştir.
"Good," Certificate. URLs per 1900. French lessons from the success of Sayyid Munir was given to the Lord.


Osmanlıca altın yaldızlı düğün davetiyesi: yaklaşık 1900'ler. Rık'a denilen elyazısı çeşidi.
Ottoman gilded wedding invitation: approx 1900s. Rık'a called handwriting type.






Hizmet biçimlerimiz:

- Her türlü belge, yazı ve yazıt okunur, trankripte edilir, istendiğinde günümüz Türkçesi'ne de çevrilir.

- Her türlü eski eşyanın üzerindeki yazıtlar okunur, değerlendirilir.

- Her türlü osmanlıca kitap, kütüphane tasnif edilir; değerlendirilir.

- Her türlü arşiv belgesi, verese, evrak topluluğu incelenir; değerlendirilir.

- Hatt ve elyazması Kur'an-i Kerimler tarihi, hattatı(yazanı) deşifre edilerek belgelendirilir.








Bakfon Tütün Tabakası: XX nci yy.başları. Üzerindeki: "Hereke-Fabrika-i Hümayun" yazısı orjinal olmayıp sonradan kazınmıştır.
Tobacco Bakfon Layer: Beginning of XX th c. On "Hereke-Sultanate Fabrique" the original text has not subsequently scratched.





Our form of service:
- All kinds of documents, writings and inscriptions are read, are transcribe today will be converted to Turkish.
- All kinds of old things on the inscriptions are read, evaluated. - Ottoman any books, the library is classified; evaluated.
- All kinds of archival documents , Veres A collection of documents will be reviewed, evaluated.
- Hatt and the history of Qur'an manuscripts, calligrapher (written in) can be deciphered are documented.
.



Siyakat yazısı alfabesi




Elinizdeki bir eser veya bir belge okunmadıkça ne kadar anlam ifade eder? Ne kadar değerlidir?

Atanızdan, dedenizden, ailenizden kalan bir resim bir belge kendi kendine konuşur mu?


Read a document in your hands a work or how meaning? How much is valuable? Your ancestors, your grandfathers, a document with an image of your self speaking rest?





OSMANLICA HAKKINDA
Osmanlıca, tarih içinde çok geniş bir dönemde kullanılmış bir konuşma dili olup, aynı zamanda da arap asıllı harfler kullanılarak yazılan bir yazıdır. Kuşkusuzdur ki, bu uzun tarih sürecinde kullanılan dil arapça veya farsça ağırlıklı olarak değişkenleşmiştir de... Ayrıca halk edebiyatı ve saray edebiyatı olarak da farklılık arzeder. Farklılık sadece bununla da kalmaz, yazı cinsleri de farklılıklar sunmaktadır. Örneğin siyakat yazısı bir şifre yazısı olup, genellikle devlet işlerinde kullanılmıştır. Kûfîye benzer, satırları dar, harfleri noktasız olarak yazılan, Osmanlı Türklerine özgü bir tür resmî yazı olan siyakatta; harfler noktasız ve kelimeler biribirine bitişik yazıldığından okunması çok zordur.
Ottoman language is a very broad term used in speech and language, but also letters written using the Arabic origin is a post. Is no doubt that the language used in the process of this long history is mainly Arabic or Persian has become variable de ... In addition, as folk literature and literature differ arzeder palace. Not only the differences with it, writing of sex differences offers. For example, a password text article is siyakat and is often used in state affairs. Kufi similar, narrow lines, written as letters of the point, specific to the Ottoman Turks as a kind siyakatta official letter, letters, and point-to-read words are spelled next challenge is very difficult.

Çeviri ve Kaynaklar





ÇEVİRİ VE TRANSKRİPSİYON
TRANSLATION and TRANSCRIPTION


Çeviri ve transkripsiyon yöntem ve örnekleri:
Çeviri veya transkripsiyonlar, özgün metnin düzenine uygun olarak yapılır. Tapu Senedleri, istifli levhalar, mühür baskıları özgün eserdeki düzeniyle mizanpaj edilir. Mektuplar satırları, elyazmaları sayfa ve satırları, istifli hattlar istif biçimlerine göre belirtilerek metin haline getirilir.
Çeviriler, özgün dil korunarak veya günümüz Türkçesine çevrilerek iki biçimde yapılır.
Transkripsiyonda, 2 ayrı yöntem kullanılır. Bunlar, 'düz transkripsiyon' ve 'tam transkripsiyon' yöntemleridir.

Translation and transcription methods and examples: Translation or transcription of the original text of the order is made in accordance with. Deed Sened, stacking plates, seal prints are original works layout with the layout. Lines of letters, manuscripts of the pages and lines, packed with hattlar stack according to the specified format into the text is. Translations, preserving the original language or translated into present-day Turkey as before is done in two ways. Transcription, 2 different methods are used. They "even transcription" and "full transcription" methods.

Düz transkripsiyon örneği:
(Bismillâhirrahmânirrahîm) 1-282 (V. 1)
Şâhib-kıran-ı cihan Sultân Bâyezîd Hân devletle dârü'l-mülk-i Kostantîniyye'ye irdügini, arûs-ı pür-behcet-i cülûs-ı
hümâyûnı-yle serîr-i gerdûn-nazîr-i hilâfete zînet virdügini beyân eyler (V. 2a) Nücûm-kurûm mâh-ı âsumân-bargâhun taht-gâha kudûmmı
işitdüklerini, kenâr-ı deryâ-yı semâ-misâle pervîn-vâr müctemi olub, istikbâl itdüklerini beyân eyler(V. 2b)Merhum u mâğfûr, sa'id ü şehîd Sultân Muhammed Hânuni
kâlıb-ı mutahharı merkad-ı münevverinde medfûn olınduğını, ol Mihr-i sipihr-i azamet ü celâl, ki ziyası cihanı pür-nûr itmişdi, hilâl-mişâl gözlerden dolanduğını beyan eyler (V. 3b)

Tam transkripsiyon örneği:





Tarih çevirileri:
Tarih çevirmede, Faik Reşit Unat'ın Hicri Tarihleri Miladi Tarihlere Çevirme Kılavuzu (Türk Tarih Kurumu, Ankara:1974) temel alınır.

Date translation: History versa, Faik Resit Unat "Hicri Tarihleri Miladi Tarihlere Çevirme Kılavuzu" (Dial the Hijri Dates to Gregorian Dates Guide)(Turkish Historical Society, Ankara: 1974) are based.





KAYNAKLAR
RESOURCES

Kelime deşifreleri ve sözlükçe
Kelime deşifresi(=okunuşları)'nda Şemseddin Sâmî'nin Kaâmûs-ı Türkî (Der-i Saâdet:1317), Ahterî-i Kebîr (İstanbul:1310), Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat'ı (İstanbul:1970) ve Yaşar Çağbayır'ın Ötüken Türkçe Sözlük'ü (İstanbul:2007)temel alınır.
Transkripsiyonda Türk Tarik Kurumu, imlâda Türk Dil Kurumu kuralları temel alınır.

Decode and decipher the word glossary of words (= reading of) are based to Şemseddin Sâmî's "Kaâmûs" (Der-i Saadet: 1317), "Ahterî-i Kebîr" (Istanbul: 1310), Ferit Devellioğlu's Encyclopedic Dictionary of Ottoman-Turkish (Istanbul: 1970) and Yasar Çağbayır's Turkish Dictionary of Ötüken (Istanbul: 2007). Transcription are based to the Turkish History Association in Turkey,and, spelling is as Turkish Language Association's rules .











Örnek Çeviriler





ÖRNEK ÇEVİRİLER  SAMPLE TRANSLATIONS



BAB-I ALİ
MECLİS-İ MAHSUS
2026


Hariciye Nezareti'nden varid olub miyane-i bend-ganemizde kıraat olunan iki kıta tezkirede gelecek sene Münih'de küşadı mukarrer olan Onuncu Sanayi-i Nefise Sergisi'ne Hükumet-i Seniye'nin resmen davet edildiği cihetle kendini Merkez Komitesi'ne delege tayin olunduğu takdirde Hükumet-i Seniyye'nin şan ve haysiyyeti ile mütenasib küçük ve zarif ve calib-i dikkat bir Osmanlı Şubesi teşkiliyle sarf-ı mesai eyleneceği Münih Şehbenderliği'nden bilidirildiği ve muma-ileyhin delege tayini bi'l-muhabere Berlin Sefaret-i Seniyesi'den tensib kılındığı der-meyan olunmuş ve mezkur sergiye Hükümet-i Seniye'den iştirak ile Şehbender-i muma-ileyhin memur tayini münasib görülmüş olunduğundan ona göre icray-ı icabının Nezaret-i müşarün-ileyhaya cevaben tebliği ve Osmanlı erbab-ı sanayiince bilinmek üzere emsali gibi ifay-ı muktezasının Ticaret ve Nafia Nezareti'ne işarı tezekkür ve mezkur tezkireler leffen arz ve takdim kılınmağla ol-babda ve katıbe-i ahvalde Emr-ü-Ferman Hazret-i Veliyyü'l-Emr Efendimizdir.

Fi 16 Cemaziyü'l-ahıre sene : 326, fi 2 Temmuz sene: 324 [16 Temmuz 1908]


Sadr-ı AzamMehmed Ferid 313 (Mühür) Şeyhü'l-İslam Mehmed Celaleddin(Mühür) Adliye Nazırı Abdulrahman(Mühür) Ser-AskerMehmed Rıza 310 (Mühür) (Bulunamadı) Bahriye NazırıHasan Fehmi 272(Mühür)Şüray-ı Devlet Reisi Ahmet Tevfik b. İsmail Hakkı (Mühür) Hariciye Nazırı(Mühür)



Dahiliye Nazırı(Mühür)Tophane-i Amire Müşiri Mustafa Zeki b. Ali (Mühür) Maliye Nazırı(Mühür)Ticaret ve Nafia Nazırı (Mühür)Maarif NazırıMustafa Haşim (Mühür) Sadaret Müsteşarı ve Evkaf-ı Hümayun Nazır Vekili Mehmed Ali 303 (Mühür)





Osmanlıca Nedir?


  
 Osmanlı Türkçesi

Osmanlı Türkçesi veya Osmanlıca (=Lisân-ı Osmânî), Osmanlı Devleti döneminde (XIII-XX. yüzyıllar arası) kullanılan Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalmış Türk diline verilen addır.[1] Alfabe olarak Arap alfabesi'nin Farsça ve Türkçe'ye uyarlanmış bir biçimi kullanılır.




Osmanlı Türkçesi Tarihi

Türkçe, tarih boyunca çok geniş bir alanda konuşma ve yazı dili olarak yaşamıştır. Bunun sonucu olarak da Kuzey Türkçesi (Kıpçakça), Doğu Türkçesi (Çağatayca) ve Batı Türkçesi (Oğuzca) gibi yazı dilleri ortaya çıkmıştır. Batı Türkçesi, Osmanlı Türkçesi ve Azerî Türkçesi diye iki kolda gelişmiştir. Osmanlı Türkçesi, 24 Oğuz boyunun konuştuğu Oğuz şivesine dayanmaktadır.

Osmanlıca da kendi arasında kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır:


 

Dönemlere göre sınıflandırma

1- Eski Osmanlıca (Eski Anadolu Türkçesi): 11.yy. 'dan, 15.yy. sonuna kadar,


2- Klasik Osmanlıca: 16.yy. 'dan, 19.yy. ın ikinci yarısına kadar,


3- Yeni Osmanlıca: 19.yy. 'ın ikinci yarısından 20.yy. 'a kadar.


20.yy.başlarında gelişen Türkçülük hareketi dilde Türkçülük fikrini doğurmuş ve Modern Türkiye Türkçesi dönemi başlamıştır. 1928 yılında yapılan Harf Devrimi ile Latin alfabesinin kullanılmaya başlaması ile Osmanlıca'nın kullanımı son bulmuştur.
Osmanlı Devleti'nin yıkılışının ardından kullanımdan kalkmışsa da, Türk Tarihi'nin son 1000 yılına yakın bir dönemi bu yazı ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir dildir.
(Yılmaz KURT, Osmanlıca Dersleri 1, Akçağ Yayınevi, 5. Baskı, Ankara 1999, S.1)


Osmanlı yönetici sınıfının ve eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlıca, günlük hayatta konuşulan bir dil olmamıştır. En belirgin özelliği, Türkçe cümle altyapısı üzerinde, İslam dünyasının klasik kültür dilleri olan Arapça ve Farsça'yı serbestçe kullanma imkânı tanımasıdır. Günlük dilden farklı ve karmaşık kuralları olan bu dili ustalıkla yazma becerisine inşa adı verilir. Bu beceri uzun bir eğitim süreci ile kazanılırdı.

Osmanlı yazı dili 15. yüzyıl ortalarında biçimlenmeye başladı ve 16. yüzyıl başlarında klasik biçimine kavuştu. 19. yüzyıl ortalarından itibaren gazeteciliğin ve Batı etkisindeki edebiyatın gelişmesiyle hızlı bir evrime uğrayan Osmanlıca, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından kısa bir süre sonra gerçekleştirilen Harf Devrimi (1928) ve Dil Devrimi (1932-) sonucunda yazı dili ve gramer olarak kullanımdan kalktı ancak, konuşma ve yayın alanındaki kullanımı Türk Dil Kurumu'nun yabancı kelimeleri türkçeleştirme uğraşları ve Batılılaşmanın ivme kazanması ile kullanıma giren yeni kelimeler sayesinde değişime uğrayarak devam etti ve bugün kullanmakta olduğumuz modern Türkçe'ye dönüştü.

 


Osmanlıca'nın Kaynakları

Türkçe yazı diline Arapça ve Farsça sözcüklerin girişi İslamiyetin kabulüyle başlar. Türkiye Türkçesi'nde 13. yüzyıla ait en eski metinlerde toplam kelime hazinesinin üçte biri ila yarısı Arapça ve Farsça alıntılardan oluşur. Ancak 15. yüzyıl ortalarına dek kullanılan yazı Türkçesi, günümüz konuşma dilinden yapıca çok uzak değildir. Dönemin şiir ve düzyazı örneklerinden birçoğu, konuşma Türkçesine yakın yapıdadır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda orta ve yüksek eğitim sistemi Fatih Sultan Mehmet döneminde (1451-1481) yapılanıp Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde olgunlaştı. Eğitim dili sadece Arapça idi. Dolayısıyla bu dili bilmek ve rahatça kullanabildiğini göstermek, eğitimli olmanın gereği sayılırdı. Seçkin bir azınlık, klasik edebiyat dili Farsça'yı da öğreniyordu. Klasik Arap ve Fars literatürünün kaynaklarını tanımak, bu iki dilin gramer ve söz varlığının nüanslarına hakim olmak, kültürlü bir Osmanlı'yı basit halktan ayırdeden özelliklerdi.

Klasik Osmanlı kültürünün önceliklerine ilginç bir örnek, dönemin en popüler Farsça sözlüğü olan Burhan-ı Katı Lugatidir. Farsça temel kelimeleri kısaca geçen bu sözlük, Farsça kelimelerinin en az bilinen anlamlarını, gün yüzü görmemiş nüanslarını, az duyulmuş şiirlerdeki özel kullanımlarını açıklamakla övünmekteydi. [2]



Adlandırma Konusu

Klasik devirde "Osmanlıca" ayrı bir dil olarak algılanmamış, üç dilden (elsine-i selase) oluşan bir karışım olarak görülmüştü. "Türkçe" ise, evde, sokakta ve köyde konuşulan basit dile verilen addı.[3]

Ancak 19. yüzyılda standart bir yazı dili ihtiyacının belirmesiyle birlikte "Osmanlı dili" tartışmaları yoğunlaştı. Bu dilin belkemiğini oluşturan Türkçe'nin güçlendirilmesi ve yazı dilinin Türkçe konuşma diline yaklaştırılmasına ilişkin talepler Şinasi, Suavi, Ahmet Vefik Paşa gibi yazarlarca dile getirildi. 19. yüzyıl sonlarında doğan Türkçülük akımı, Osmanlı yazı dilinin esasen Türkçe olduğu ve "Türkçe" diye adlandırılması gerektiğini vurguladı.[3]

Cumhuriyet döneminde ise "Osmanlıca" deyimi genellikle olumsuz bir anlam kazandı. Dil Devrimi'ni izleyen kültürel ortamda, "Osmanlıca", "Türkçe"den ayrı ve yoz bir dil olarak görüldü. Türk Dil Kurumu'nda 1983'e dek bu görüş egemendi. Buna karşılık Osmanlı kültürüne yakınlık duyan muhafazakâr kesim, Osmanlı yazı dilinin de Türkçe'nin bir lehçesi olduğunu vurgulamak amacıyla "Osmanlı Türkçesi" deyimini tercih etti (örneğin Faruk Timurtaş, Mustafa Özkan).[3]

Öte yandan, Osmanlı yazı diline "Osmanlı Türkçesi" adı verildiği zaman, bundan çok farklı bir dil olan Osmanlı dönemi konuşma Türkçesine ne ad verileceği konusu, çözülmemiş bir problem olarak kalmaktadır.[3]



Osmanlıca Alfabe

(Osmanlı Türkçesi: elifbâ), Batı Türkçesi adını verdiğimiz Oğuz Türkçesi; Osmanlı Türkçesi-Azerî Ağzı ile birlikte olan müşterek devresini, hemen hemen 15. yüzyılın ortalarına kadar sürdürür. Ancak bu zamandan sonradır ki, Selçuklular devrinin sonunda yer alan ve Eski Anadolu Türkçesi adı ile andığımız her iki ağzın müşterek oldukları zaman görülen bazı ayrılıkların bir kısmı Osmanlı, bir kısmı da Azerî Türkçesi'nde umumîleşerek 16. yüzyıldan başlamak üzere iki ağzın kesin çizgilerle ayrılmasına sebep olur. Bunun yanında her iki şîvenin komşularından alınan kelimeleri, Arapça ve Farsça olanlar hariç, Azerî ve Osmanlı Türkçelerinde anlaşmada çıkacak, ikinci bir ayrılığı ortaya çıkarır.